17 Mart 2013 Pazar

Türkiyenin Yer Şekilleri ve İklimi


TÜRKİYE’NİN YER ŞEKİLLERİ ve İKLİMİ




1. Yer Şekilleri

Türkiye, ortalama yükseltisi 1132 metre olan bir ülkedir. Bu durum, dağların fazla ve yüksek olmasının bir sonucudur.



a. Dağlar


Ülkemizde en geniş alan kaplayan yer şekilleridirÜlkemizde genellikle doğu batı yönünde iki sıra halinde uzanan sıradağlar yer alır. Bu dağların kuzeyinde kalanı Karadeniz kıyısı boyunca uzanır. Bunlara Kuzey Anadolu dağları denir.

Adapazarı'nın doğusundan başlayarak Gürcistan sınırına kadar uzanır. Bu dağlar doğu batı yönünde birkaç sıra halindedirler. En yüksek kısmı Doğu Karadeniz Bölümü'ndeki Kaçkar dağlarıdır.

Güneydeki sıradağlar ülkemizin güney batısından başlayarak Van Gölü'nün güneyine kadar devam eder. Bunlara Toros dağları denir. Toroslar batı, orta ve güneydoğu Toroslar olmak üzere üç kısma ayrılır. Toroslar’ın büyük kısmı Akdeniz Bölgesi'nde bulunur. Buradaki en yüksek yer Aladağlar’dır.

Toroslar, Akdeniz Bölgesi'nde kıyıya paralel olarak uzanır. Güneydoğu Toroslar ise Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin kuzeyi boyunca uzanır. Buradaki en yüksek nokta Buzul dağı üzerindeki Uludoruk tepesidir. Ülkemizde bu iki sıradağdan başka Ege ve Doğu Anadolu bölgelerinde de daha küçük sıradağlar bulunur.

Ayrıca ülkemizde sönmüş volkan dağları yer alır. Bunlar; Doğu Anadolu'da Nemrut, Süphan, Tendürek ve Ağrı dağlarıdır. İç Anadolu'da ise Karadağ, Karacadağ, Hasandağı, Melendiz ve Erciyes dağları yer alır.



b. Plâtolar

Ülkemizde geniş alan kaplayan yer şekillerinden biri de plâtolardır. Plâto, çevrelerine göre yüksekte olan ve akarsularla derin yarılmış geniş düzlüklerdir.

Ülkemizde plâtoların en çok bulunduğu yer, Tuz gölü çevresidir. Burada Bozok, Cihanbeyli, Haymana ve Obruk plâtoları yer alır. İç Anadolu Bölgesi'nin doğusunda Uzunyayla plâtosu yer alır. 

Doğu Anadolu Bölgesi'nde ise Erzurum-Kars ve Ardahan plâtosu yer alır. Akdeniz Bölgesi'nde Taşeli, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde ise Gazi Antep ve Şanlı Urfa plâtoları yer alır. Plâtolar önemli tarım ve hayvancılık alanlarıdır.



c. Ovalar

Ova, çevresine göre alçakta kalan ve akarsular tarafından derince yarılmamış düzlüklere denir. Ovalar ülkemizin değişik yerlerine farklı yükseltiler halinde dağılmışlardır.

Deniz kıyısına yakın olan kıyı ovaları, akarsuların denize döküldükleri yerlerde bulunur. Bu ovalar akarsuların taşıyıp biriktirdikleri alüvyonlardan oluşmuştur. Bunlara delta ovaları denir.

Bunların en önemlileri Akdeniz kıyısında Çukurova, Karadeniz kıyısında Bafra ve Çarşamba ovalarıdır. Bu ovalar yurdumuzun en önemli tarım alanlarıdır. 

İç ovalar ise, denizden uzak kesimlerdeki ovalardır. Bu ovaların bir çoğuda akarsuların biriktirdiği alüvyonlarla oluşmuş düzlüklerdir. Kayseri, Erzurum, Eskişehir, Muş, Malatya, Bursa, Elazığ, Erzurum, Iğdır, Altınbaşak ve Yüksekova gibi birçok iç ova ülkemizde yer alır.

Ege Bölgesi'ndeki ovalar ise yer kabuğunun kırılması ile oluşmuş uzun çukurluklar şeklinde uzanır. Gediz, Küçük Menderes, Büyük Menderes ve Bakırçay vadileri boyunca akarsuların biriktirdiği alüvyonlardan oluşan bu ovalar doğu batı doğrultusunda uzanırlar.

Ovaların insan yaşamı üzerinde önemli etkileri vardır. Ovalar çok önemli tarım alanlarıdır. Yerleşmeye ve ulaşıma da oldukça elverişlidirler.



2. İklim ve Etki Alanları

Yurdumuzda çeşitli iklim tipleri görülür. Bu durumun nedeni ise, yer şekilleri, yükselti ve denize göre konumdur. Aynı zamanda ülkemizin Orta Kuşak'ta yer alması da çeşitli iklimlerin görülmesine neden olmuştur.

Türkiye genel olarak Akdeniz ikliminin yayılış alanına girer. Fakat yer şekilleri ve yükseltinin etkisinden dolayı her yerde Akdeniz ikliminin özellikleri görülmez.

Türkiyenin yer şekilleri ve iklimleri


Kıyı bölgelerimizde denizlerin etkisiyle ılıman iklim özellikleri görülür.

Kuzey Anadolu ve Toros dağları deniz etkisinin iç kısımlara girmesini engeller. Bu yüzden iç bölgelerde karasal iklim özellikleri görülür.

Yurdumuzda etkili olan başlıca iklim tipleri, Akdeniz iklimi, Karadeniz iklimi ve karasal iklimdir.



a. Akdeniz İklimi

Bu iklimin etkili olduğu yerlerde yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlı geçmektedir. Yaz aylarında etkili bir kuraklık yaşanır. Kış mevsiminde kar yağışları ve don olaylarına pek rastlanmaz.

Akdeniz iklimi genel özellikleri ile Akdeniz ve Ege bölgelerinin kıyı kesimi ile Güney Marmara Bölümü’nde görülür. Akdeniz Bölgesi’nde dağların uzanışından dolayı kıyıda denize bakan yamaçlarda etkilidir. Bu iklimin hakim bitki örtüsü makidir. Makiler kısa boylu bodur ağaçlardan oluşur.

Ege Bölgesi'nde ise denize dik uzanan dağların arasındaki ovalardan iç kısımlara doğru sokulmuştur. Marmara Bölgesi'nin güneyinde ise bozulmuş Akdeniz iklimi görülür. Bu iklimi tanıtan en önemli tarım ürünü zeytindir.


Türkiyenin yer şekilleri ve iklimleri

Akdeniz ikliminin görüldüğü Muğla ilinin sıcaklık ve yağış grafiği




b. Karadeniz İklimi

Bu iklim Karadeniz'in etkisiyle oluşur. En fazla sonbaharda olmak üzere her mevsim yağışlı bir iklimdir. Yağışların en az düştüğü mevsim ilkbahardır. Özellikle dağların Karadeniz'e bakan yamaçlarında görülür. Yurdumuzun en yağışlı yeri bu iklimin etkisiyle Doğu Karadeniz kıyılarıdır (Rize'de 2300 mm).

Karadeniz’den gelen nemli hava kütlelerinin dağların yamaçlarında yükselmeleri sayesinde yağışlar bu kadar fazla olur.

Karadeniz ikliminin görüldüğü yerlerde mevsimler arasındaki sıcaklık farkı azdır. Kış mevsimi fazla soğuk olmadığı gibi yaz mevsimi de fazla sıcak olmaz. Hava genellikle kapalıdır ve sis olayları fazladır.


Türkiyenin yer şekilleri ve iklimleri

Karadeniz ikliminin görüldüğü Rize’nin sıcaklık ve yağış grafiği




c. Karasal İklim

Bu iklim denizden uzak iç bölgelerde etkilidir. İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde görülür.

Ayrıca Trakya'nın iç kesimleri ile İç Batı Anadolu Bölümü'nde de bu iklim görülür. En şiddetli görüldüğü yer ise yükseltiden dolayı Erzurum-Kars Bölümü'dür. Bu iklimde kışlar uzun ve soğuk, yazlar sıcak ve kuraktır. Yağışlar ise en fazla ilkbahar mevsiminde görülür.

Türkiyenin yer şekilleri ve iklimleri


Karasal iklimin görüldüğü Konya’nın sıcaklık ve yağış grafiği




3. Doğal Bitki Örtüsü

Bir yerin doğal bitki örtüsü dendiği zaman, orada doğal olarak yetişen bitkiler akla gelir. Doğal bitki örtüsü ile iklim arasında bir ilişki vardır. Benzer iklim özelliklerinin görüldüğü yerlerde benzer bitki örtüleri görülür. 



a. Kıyı Bölgelerin Doğal Bitki Örtüsü

Akdeniz ikliminin görüldüğü kıyı bölgelerde maki bitki örtüsü görülür. Maki, her mevsim yeşilliğini koruyabilen kısa boylu bodur ağaçlardır. Bu bitkiler yaz kuraklığına uyum sağlamışlardır. Makiler arasında zeytin, defne, keçi boynuzu, mersin, kekik ve lavanta gibi bitkiler yer alır. Yağışların arttığı yüksek yerler de ise meşe ve çam ormanları görülür.

Karadeniz kıyılarında ise her mevsim yağışlı bir iklim olduğu için bitki örtüsü ormandır. Bu yüzden Karadeniz kıyıları her mevsim yeşildir.

Karadeniz kıyılarında yağışların azaldığı yerlerde dağ çayırları yetişmektedir. Ayrıca doğal olarak çay ve fındık bitkileri de yetişir.



b. İç Bölgelerin Doğal Bitki Örtüsü

İç bölgelerde karasal iklim görüldüğü için doğal bitki örtüsü bozkırlardır. Bozkır ilkbahar yağışlarıyla yeşerip yaz mevsimindeki kuraklıktan sararıp kuruyan otlardır. İç Anadolu ve Doğu Anadolu’da yükseltinin arttığı yerlerde yağışlar da arttığı için yer yer ağaç topluluklarına ve seyrek orman alanlarına rastlanır.



4. Akarsuları ve Gölleri

a. Akarsular

Türkiye akarsular bakımından zengin bir ülkedir. Akarsularımızın boyları genellikle kısadır. Buna karşılık akış hızları fazladır. Çünkü ülkemizin yükseltisi oldukça fazladır. Akarsularımızın akıttıkları su miktarı mevsimlere göre değişiklik gösterir. Bu durum iklim özellikleri ile ilgilidir. İlkbaharda suları çoğalan akarsularımız genellikle eriyen kar suları ile beslenirler. Yaz mevsimindeki kuraklıktan dolayı birçok akarsuyumuzun suyunda azalmalar meydana gelir.

Akarsularımızın bir kısmı sınırlarımız içerisinde doğup yurt dışından denize dökülürler. Bu akarsular; Fırat, Dicle, Aras ve Kura’dır. Hepsi de Doğu Anadolu Bölgesi’nden doğmaktadır. Fırat ve Dicle Basra körfezine Aras ve Kura ise Hazar gölüne dökülür.

Akdeniz Bölgesi’ndeki Asi nehri ile Trakya’daki Meriç nehri sınırlarımız dışından doğarak kıyılarımızdan denize ulaşır.

Yeşilırmak, Kızılırmak ve Sakarya, Karadeniz’e dökülen başlıca akarsularımızdır. Marmara denizine dökülen en büyük akarsuyumuz Susurluk’tur. Büyük Menderes, Küçük Menderes, Gediz ve Bakırçay Ege denizine dökülür. Seyhan, Ceyhan, Aksu ve Göksu ise Akdeniz’e dökülen akarsularımızdır.

Akarsularımızdan çeşitli yararlar sağlanır. Akarsular üzerine kurulan barajlardan elektrik enerjisi, içme, kullanma ve sulama suyu sağlanır. Bazı akarsularda rafting sporu yapılır. Birçok akarsudan balık avlanır.



b. Göller

Göller, karalar üzerindeki çukurluklarda oluşan doğal su birikintileridir. Yapay su birikintilerine ise baraj gölü denir.

Sularını denize ulaştıran göller açık havza durumundadır. Bu göllerin suları tatlıdır. Örneğin Marmara Bölgesi’ndeki İznik, Ulubat ve Manyas göllerinin suları tatlıdır. Sularını denize ulaştıramayan göller kapalı havza durumundadırlar. Bu yüzden suları acı veya tuzludur. Tuz gölü ve Van gölü bu tür göllere örnek olarak verilebilir.

Göllerimiz genellikle Doğu ve İç Anadolu bölgeleri ile Güney Marmara ve Antalya (Göller Yöresi) Bölümü’nde yoğunlaşmıştır.

Doğu Anadolu Bölgesi’nde Nemrut, Çıldır, Erçek, Hazar, Nazik ve Van gölü yer alır. İç Anadolu Bölgesi’nde ise Akşehir, Eber, Seyfe ve Tuz gölü bulunur.

Akdeniz Bölgesi’nde bulunan Göller Yöresi’nde Beyşehir, Eğirdir, Burdur ve Acıgöl yer alır. Marmara Bölgesi’nin büyük gölleri ise İznik, Sapanca, Ulubat ve Manyas’tır.

Yurdumuzda yer alan baraj göllerimizin bazıları, Atatürk, Keban, Karakaya, Hasan Polatkan, Seyhan, Demirköprü, Berke ve Gökçekaya’dır.

Göllerden tarım alanlarının sulanmasında ve balık üretiminde faydalanılır. Bazı göllerimizde turizm açısından önemlidir. Manyas, Nemrut, Abant ve Yedigöller turistik göllerimizdendir.



5. Türkiye’nin Kara Sınırları ve Genel Özellikleri

Türkiye 2875 kilometre kara uzunluğuna sahiptir. Yurdumuzun çevresindeki ülkelerle olan sınırları değişik tarihlerde yapılan anlaşmalarla çizilmiştir. 

Yunanistan sınırı; Bu sınır Meriç ırmağının yatağını takip eder. Sınır üzerinde İpsala gümrük kapısı vardır. 

Bulgaristan sınırı; Yunanistan sınırının bittiği yerden başlayarak Yıldız dağlarının kuzeyinden Karadeniz’e ulaşır. Üzerinde en önemli gümrük kapımız olan Kapıkule yer alır. Buradan ülkemizi Avrupa’ya bağlayan kara ve demir yolları geçer. 

Suriye sınırı; En uzun kara sınırımızdır (877 km). Doğuda Dicle ırmağından başlar, Hatay’ın güneyinden Akdeniz’e ulaşır. Nusaybin ve Cilvegözü gümrük kapıları yer alır.

Irak sınırı; Batıda Suriye sınırından başlayarak İran sınırına kadar uzanır. Doğu kısmı oldukça dağlıktır. Üzerinde Habur gümrük kapısı bulunur.

İran sınırı; Ağrı dağının doğusundan başlayarak, güneye doğru dağlık bir alandan ülkemizin güneybatı ucuna kadar devam eder. Gürbulak ve Esendere sınır kapısı burada yer alır.

Nahcivan sınırı; En kısa sınırımızdır. Dilucu sınır kapısı bu sınırda yer alır.

Ermenistan sınırı; Gürcistan sınırından Nahcivan sınırına kadar uzanır. Kuzeyi dağlık bir alandan, güneyi ise Aras nehri üzerinden geçer. Bu sınırda Akyaka sınır kapısı vardır.

Gürcistan sınırı; Ermenistan sınırından başlayıp Karadeniz’e kadar uzanır. Genellikle dağlık bir araziden geçer. Bu sınırda da Sarp gümrük kapısı yer alır.

15 Mart 2013 Cuma

Noktalama isaretleri konu anlatımı



NOKTALAMA İŞARETLERİ
Dilimizde ilk kez Tanzimat döneminde kullanılan noktalama işaretleri, yazının daha kolay anlaşılmasını sağlar. Yazının okunmasını kolaylaştırır ve anlam karışıklığına düşülmesine engel olur.
Biz konuşurken cümlede anlatmak istediklerimizi ses tonumuzla açık olarak ortaya koyabiliriz. Nerede duracağımızı nerede vurgu yapacağımızı biliriz. Ancak yazıda böyle bir vurgulama yapamadığımızdan, bunu noktalama işaretleriyle sağlamaya çalışırız.
Şimdi noktalama işaretlerinin neler olduğunu ayrıntılarıyla görelim.
NOKTA (.)
  • Anlamca tamamlanmış cümlelerin sonunda kullanılır.
“Bu konuyu mutlaka öğrenmeliyim.”
“Seni de bekliyoruz bu akşamki yemeğe.”
  • Sözcüklerin kısaltılarak yazılmaları halinde kullanılır.
“Seni bir de Dr. Ali Bey’e götürelim.”
“Askerlere Yzb. Ahmet emir vermiş.”
Sözcüklerin baş harflerinin alınmasıyla yapılan kısaltmalarda artık nokta kullanılmıyor.
“Arkadaşım DSİ’de çalışıyormuş.”
  • Rakamla yazılan tarihler arasında kullanılır.
15.5.1995 tarihinde anlaşma imzalandı.”
  • Sıra bildiren “-ncı, -nci” eklerinin yerine kullanılır.
“Şimdi de 2. maddeyi inceleyelim.”
  • Saat ve dakikaların yazımında kullanılır.
“Bugün 8.45‘te toplantı var.”
VİRGÜL (,)
  • Eş görevli sözcük ve söz öbeklerinin aralarında kullanılır.
“Kitaplarını, defterlerini, kalemlerini alıp gitti.”
cümlesinde nesnelerin ayrılmasında,
“Kırmızı, güzel bir arabası vardı.”
cümlesinde sıfatların ayrılmasında kullanılmıştır.
  • Anlamca karışan öğelerin ayrılmasında kullanılır.
“Yaşlı kadının yanına yaklaştı.”
“Yaşlı, kadının yanına yaklaştı.”
cümlesinde virgül özneyi ayırmakta kullanılmıştır. Eğer olmasaydı, “yaşlı” sözü sıfat olurdu.
  • Arasözlerin başında ve sonunda kullanılır.
“Bu evi, çocukluğumun geçtiği yeri, asla sattırmam.”
  • İçinde başka virgül bulunmayan sıralı cümlelerin ayrılmasında kullanılır.
“Beni çağırdı, kendisi gelmedi.”
  • Cümle içindeki ünlem bildiren sözcüklerden sonra kullanılır.
“Yoo, bu kadarına dayanamam!”
  • Seslenme bildiren sözcüklerden sonra kullanılır.
“Arkadaşlar, biraz beni dinler misiniz?”
NOKTALI VİRGÜL (;)
  • Öğe sayısı fazla olan ya da cümle içinde virgül bulunan sıralı cümleler arasında kullanılır.
“Öğretmen, elindeki not defterini açtı; sözlü yapacağı bir öğrenci aradı.”
  • Bir bağlaçla birbirine bağlanan cümleler arasında bağlaçtan önce kullanılır.
“Beni davet etmediniz; ama bunun için size kızmıyorum.”
  • Aralarında nitelik farkı bulunan söz öbeklerinin ayrılmasında kullanılır.
“Sözcükler isim, sıfat, zamir, zarf; edat, bağlaç, ünlem; fiil gibi gruplara ayrılabilir.
  • Öznenin diğer öğelerle karıştığı yerlerde kullanılır.
“Küçük; eski bir eve girdi.”
cümlesinde giren “küçük”tür. Eğer virgül koysaydık bu sözcük evin sıfatı olarak da düşünülebilirdi.
İKİ NOKTA (:)
  • Bir cümlede açıklama yapılacaksa, açıklamaya başlamadan hemen önce iki nokta kullanılır.
“Türkçe’de sözcük kökleri iki ana gruba ayrılır: İsim ve fiil.
  • Kavramlar tanımlanırken ya da açıklanırken kullanılır.
İsim: Varlıkları, kavramları karşılayan sözcüklerdir.
  • Konuşma metinlerinde kullanılır.
Ahmet: “Ne zaman geldiniz eve?” diye sordu.
ÜÇ NOKTA (…)
  • Benzer örneklerin sürdürülebileceğini göstermek için kullanılır.
“Bahçede elma, portakal, … daha birçok meyve ağacı vardı.”
  • Anlamca tamamlanmamış cümlelerin sonunda kullanılır.
“Bir de istediğimi almamışsa….”
  • Söylenmek istenmeyen sözler yerine kullanılır.
“Bu suçu … işlemiş olabilir.”
  • Bir alıntının alınmayan yerleri yerine kullanılır.
Ahmet Haşim “… sözden ziyade musikiye yakın …” sözleriyle tanımlamıştır şiiri.
  • Sözün bir yerde kesildiğini anlatmak için kullanılır.
– Niçin gelmedin?
– Benim …
– Mazereti bırak da gerçeği söyle.
  • Yüklemi bulunmayan cümlelerin sonunda kullanılır.
“Karşıda başı dumanlı dağlar … Yan tarafta küçük bir dere …”
SIRA NOKTALAR (…..)
  • Şiirde alınmayan dizelerin, yazıda alınmayan bölümlerin yerine kullanılır.
Ne sitem ne korku yalnızlıktan
…..
Süslenmiş gemiler geçse açıktan
…..
dizelerindeki kafiyeleri inceleyelim.
  • Konuşmalarda kişinin sustuğunu göstermek için kullanılır.
– Neden geldin?
– …..

KISA ÇİZGİ (-)
  • Bir olayın başlangıç ve bitiş tarihleri arasında kullanılır.
“Bu savaş 1939 – 1945 yılları arasında olmuştur.”
  • Birbiriyle ilgili ülke ya da kavram isimleri arasında kullanılır.
“Türkiye – Suriye ilişkileri biraz gergin.”
“Devlette yasama – yürütme – yargı organları net olarak ayrılmalıdır.”
  • Cümle içindeki arasözlerin başında ve sonunda kullanılır.
“Bu konuyu – sen de hatırlarsın – onunla konuşmuştuk.”
  • Cümle sonunda sözcük yarım kaldığında kullanılır.
“Şiir konusunda onun da benimle aynı görüşte olduğunu duyunca çok sevindim.”
Eğer satır sonunda özel isim bitmiş ve ona ait olan ek diğer satıra düşmüşse, arada kısa çizgi değil kesme (‘) kullanılır.
“Sizinle geçen yıl bugün yine aynı şehirde Ankara’da karşılaşmıştık .”
  • Dilbilgisinde eklerin ve mastar halindeki fiillerin gösterilmesinde kullanılır.
“Kitapçı” sözcüğü “-çı” yapım ekini almıştır.
“Çalışkan” sözcüğü “çalış-” fiilinden türemiştir.
  • Osmanlıca tamlamalarda kullanılır.
“Servet-i Fünun edebiyatından sonra Fecr-i Ati topluluğu gelir.”
UZUN ÇİZGİ (—)
Konuşma metinlerinde, konuşmaların başında kullanılır.
– Sen de bizimle gelecek misin?
– Neden gelmeyeyim?
– Hiç, sordum sadece.
KESME İŞARETİ (‘)
  • Özel isimlere gelen çekim eklerinin ayrılmasında kullanılır.
“Bu konuda bir de Ahmet’in fikrini alalım.”
Eğer özel isim, yapım eki almışsa çekim ekleri kesmeyle ayrılmaz.
“Bu soruyu bir de İzmirlilere soralım.”
  • Sayılara ek getirilirken kullanılır.
“Toplantı 10.45′te başlayacaktır.”
  • Kısaltmalara ek geldiğinde kullanılır.
“Sorun BM’de görüşülecekmiş.”
  • İki sözcüğün kaynaştırılarak söylenmesi sırasında ses düşmesi olursa ya da şiirde vezin gereği ses düşmesi yapılmışsa kullanılır.
“Acep bu yerde var m’ola
Şöyle garip bencileyin”
“Yine n’oldu da ağlıyorsun?”
  • Anlamca karışan sözcüklerin yazımında kullanılır.
“Bu sorunun nasıl çözüleceğini bilmiyorum.”
Cümleside altı çizili sözün “soru” mu yoksa “sorun” mu olduğu belli değil. Bu karışıklığı kesmeyle giderebiliriz.
“Bu soru’nun nasıl çözüleceğini bilmiyorum.”
cümlesinde sözcüğün “soru” olduğu açıklanmış olur.
SORU İŞARETİ (?)
  • Soru anlamı taşıyan cümlelerin sonunda kullanılır.
“Sana bu haberi kim verdi?”
  • Sözcüğün karşıt anlamının ifade edilmek istendiği yerlerde kullanılır.
“Burada ondan daha akıllı (?) biri var mı ki?
  • Kesin olarak bilinmeyen tarihler yerine kullanılır.
“Yunus Emre (? – ?) Tekke şiirinin kurucusudur.”
TIRNAK İŞARETİ (“ ”)
  • Cümle içinde başkasına ait sözlerde kullanılır.
O bana: “Şimdi sizinle gelemem.” demişti.
  • Cümle içinde geçen kitap, dergi isimleri tırnak içine alınabilir.
Bu derste “Aşk-ı Memnu” romanını inceledik.
Tırnak içindeki söze ek gelirse, tırnaktan sonra gelir ve kesme kullanılmaz.
Siz bir de Haşim’in “O Belde” sini okuyun.
  • Cümlede önemsenen, vurgulanmak istenen sözcükler tırnak içine alınabilir.
Benim söylediklerim “vaad” değil “gerçek”tir.
  • Alıntılar tırnak içine alınarak verilir.
Yunus’un “Bana seni gerek seni” dizesi, amacını ortaya koyar.
Tırnak içindeki cümlenin içinde bir tırnak daha kullanmak gerekirse bu kez tekli tırnak (‘ ’) kullanılır.
“Haşim, şiirin yoruma açık olmasını ister ve daima ‘Şiir her okuyanda ayrı duygular uyandırmalıdır.’ der.”
PARANTEZ (AYRAÇ) İŞARETİ ( ( ) )
  • Cümle içinde bir sözcüğün eş anlamlısı verilirse kullanılır.
“Bu dizede teşhis (kişileştirme) yapılmış.”
  • Cümledeki herhangi bir sözcüğün açıklanması durumunda kullanılır.
“Kıbrıs konusunda iki ülke (Türkiye ve Yunanistan) hiçbir zaman anlaşamaz.”
  • Cümle içinde kullanılan tarihler ya da bir sözcüğün anlamıyla ilgili noktalamalar parantez içine alınır.
“Bu öğretim yılında (1993 – 1994), devlet yine gelişmiş (?) eğitim sistemleri deneyecekmiş.”
  • Yabancı sözcüklerin okunuşu parantez içinde gösterilir.
“Bacon (Beykın) ünlü bir deneme yazarıdır.”
  • Tiyatro metinlerinde hareketleri anlatan bölümler parantez içine alınır.
“Kadın (başını öne eğerek): “Bilmiyorum.” dedi.
ÜNLEM İŞARETİ (!)
  • Ünlem cümlelerinin sonunda kullanılır.
“Hey, bana baksana sen!”
“Yandım!”
“Aman Allah’ım!”
  • Bir sözün yanında parantez içinde ünlem işareti bulunuyorsa, o söze inanılmadığını gösterir.
  • “Ne kadar nazik (!) biri olduğunu göreceksin.”

Ses Bilgisi Konu Anlatimi



Büyük ünlü uyumu

Sözcüğün ünlüleri arasındaki kalınlık incelik uyumudur. İlk hecedeki ünlü kalınsa diğer ünlüler de kalın,inceyse diğerleri de ince olur.
Ör: Çocuklar, beklemişler…Karışık gelmişse BÜU’ya uymaz.Ör:İnsan, kalem,kitap…
Aslen Türkçe oldukları halde sonradan uğradıkları ses değişikliği nedeniyle BÜU’ya uymayan kelimeler de vardır.Ör:Kardeş (kardaş), elma (alma), anne (ana)…
Türkçede bazı ekler BÜU’yu bozar:
-ken        : bakarken
-ki          : akşamki
-leyin     : sabahleyin
-gil         : dayımgil
-imtırak  :sarımtırak
-daş         :meslektaş
-yor         :bekliyor
Türkçede ilk heceden sonra o, ö ünlüleri bulunmaz.-yor eki hariç.
→Yabancı sözcüklerde, birleşik kelimelerde ve tek hecelilerde BÜU aranmaz: ilkbahar, petrol, tek…
→ BÜU’ya uymayan kelimelere gelen ekler kelimenin son hecesindeki sese uyar:insanın…
DÜZ
YUVARLAK
GENİŞ
DAR
GENİŞ
DAR
     KALIN
A
I
O
U
  İNCE
E
İ
Ö
Ü
Küçük Ünlü Uyumu:
Kelimenin ünlüleri arasındaki düzlük-yuvarlaklık uyumudur. Buna göre:
İlk ünlü düzse (A,E,I,İ ) diğerleri de düz,
İlk ünlü yuvarlaksa (O,Ö,U,Ü)  sonraki                                      
                            ya düz geniş          (A,E)
                           →ya da dar yuvarlak (U,Ü) olarak gelir. Başka bir ifadeyle:
“Balıkesir”          “Balıkesir”
“Koyuölür”   →  “Tavuk güler”…
ÖR: bekledim, kömürlük, gövdesiumursamaz, tarafsızlık, yorgunluktan
KÜU kelimenin tamamında değil, komşu iki hece arasında aranır: yumurtacı, yuvarlaklık, görebilmişti…
 Yabancı sözcüklerde, birleşik kelimelerde ve tek hecelilerde KÜU aranmaz.

→-yor eki KÜU’yu devamlı bozar:olmuyor.
Aslen Türkçe olduğu halde KÜU’ya uymayan kelimeler de vardır:Tavuk, kabuk, kavun, yamuk, çamur…Bunlarda “b,m,v” dudak ünsüzlerinin yuvarlaklaştırıcı etkisi vardır.
→BÜU’ya uymayan kelimeler KÜU’ya uysa bile uymaz sayılır:Kalem,insanlık,
          ÜNSÜZLER:
SERT
YUMUŞAK
      SÜREKLİ
F, H, S, Ş
Ğ,J,L,M,N,R,V,Y,Z
    SÜREKSİZ
P, Ç, T, K
B, C, D, G
SES OLAYLARI:
A.Ünsüz değişimi / Yumuşaması: Sonunda “p,ç,t,k” sert ünsüzleri bulunan kelimeler ünlüyle başlayan bir ek aldığı zaman sonlarındaki sert ünsüzler yumuşayarak “b,c,d,g/ğ” olur.
Ör:Ağaç-ı→ağacı   
     Kitap-ı→kitabı  
      Git-en→giden  
     Renk-i →rengi  
    Yürek-i→yüreği

Bazı birleşik kelimelerde de yumuşama görülebilir:Kayıp-et→kaybet-
Kayıt-ol→kaydol-,Kayıp-ol→kaybol
!!! Kasıt-et-→kastet- !!!

Tek heceli kelimelerin bir kısmı bu kurala uymaz:
Tek-il→tekil             İç-i→içi 
 İlk-in→ilkin            Maç-a→maça
 Saç-a→saça              Seç-enek→seçenek
Sat-ıl-→satıl-            Yat-ır-→yatır-
Ek-in→ekin               Bak-ıcı→bakıcı
İç-ecek→içecek       ot,et,süt,tek…
→Bazılarıysa uyar:Taç,dip,uç,kap,renk, çok…..
Yabancı asıllı kelimeler genellikle bu kurala uymaz: Devlet-in→devletin, millet-e→millete, hukuk-un→hukukun.
layık-ı→layığı;layık-ıyla→layıkıyla!!
Özel isimlerdeyse söyleyişte olsa bile yazıda gösterilmez:Mahmut-u, Ahmet-i
Sinop-a….
Ünsüz Benzeşmesi / Sertleşmesi:
Sonunda f,s,t,k,ç,ş,h,p ünsüzleri bulunan buluna kelimeler “c,d,g” yle başlayan bir ek aldığı zaman ekin başındaki yumuşak ünsüzler sertleşerek “ç,t,k” olur.
Koltuk-dan→koltuktan,millet-ce→milletçe
Sınıf-da→sınıfta, git-di→gitti,aş-cı→aşçı
Kes-gin→ keskin, bas-gı → baskı, Türk- ce → Türkçe,1905-de→1905’te,
Bazı ( birleşik ) kelimelerde sertleşme olmaz:!!! Üç-gen, dört-gen, beş-gen
Ünsüz Türemesi:
Yabancı dillerden geçen bazı kelimeler ünlüyle başlayan bir ek veya kelime aldıkları zaman asıllarındaki çift ünsüz ortaya çıkar: His-et→hisset, af-et→ affet, hak-ı→hakkı,red-et→reddet, sır-ı→ sırrı, hat-ı→hattı…
→Yan yana gelen her ses ünsüz türemesi değildir! Hissiz, cadde, madde, ciddi….
Ünsüz Düşmesi:
Sonunda –k bulunan bazı kelimeler –cık / -cek eki aldığı zaman sonlarındaki –k”ler düşer:küçük-cük →küçücük, minik-cik → minicik,ufak-cık→ufacık, büyük-cek→ büyücek, çabuk-cak→çabucak,
Sonunda “k” bulunan bazı kelimeler –l, -al/-el eki aldığı zaman sonlarındaki k’ler düşer:seyrek-l→seyrel-, alçak-l→alçal-, yüksek-l→yüksel-, ufak-la→ufala-….
!!Ast- teğmen → asteğmen, üst – teğmen → üsteğmen, öpüş-cük→öpücük, gülüş-cük → gülücük….
Ünlü Düşmesi:
İkinci hecesinde dar ünlü ( ı,i,u,ü ) buluna kelimeler ünlüyle başlayan bir ek aldıkları zaman ( vurgusu düşen orta hece ) ünlüsü düşer:
Alın-ı→alnı, karın-ı→karnı, oğul-u →oğlu, boyun-u→boynu, akıl-ı→aklı, fikir-i→cisim-i→ cismi, gönül-ü→ gönlü, zülüf-ün→ zülfün ; ayır-ıl→ ayrıl-, çevir-e→ çevre, devir-il-→ devril-, sıyır-ıl-→sıyrıl-, kıvır-ım→ kıvrım, ayır- ıntı→ayrıntı, devir-e→ devre, yalın-ız→yalnız, yanıl-ış→ yanlış…
Et-,ol- yardımcı fiilleriyle birleşen birleşik kelimelerde de ünlü düşmesi olabilir:
Sabır-et→sabret, şükür-et→şükret, kayıp-ol→kaybol, emir-et→emret, kahır-ol→kahrol-, hapis-et→hapset-..
→ -la / le ,-ar /-er…gibi bazı ekleri alan kimi kelimelerde de ünlü düşmesi olabilir:
Yumurta-la→yumurtla-, sızı-la→sızla-, ileri-le→ilerle-, sızı-la→sızla-, koku-la →kokla-, uyku-la→uyukla-; oyun-a→ oyna; uyu-ku→uyku; sarı-ar-→sarar-…
Bazı birleşik kelimelerde yan yana gelen iki ünlüden biri düşer:
Cuma-ertesi→cumartesi, Pazar-ertesi → pazartesi, sütlü-aş→sütlaç, güllü-aş → güllaç, kahve-altı→kahvaltı, ne-için → niçin, ne-asıl→nasıl, kayın-ana → kaynana…
Kimi şiirlerdeyse ölçüye uydurmak için bazı sesler düşürülür ve yerine ’ işareti konur:Karac’oğlan, n’eylersin…
Bazı durumlardaysa iki ünlü yan yana gelmediği halde ünlünün düştüğü görülür.Buna “ünlü aşınması” denir:
Nere-de→nerde, ora-dan→ ordan, bura-da→burda, içeri-de→içerde…
Ek Fiil Düşmesi ve İle’nin Ekleşmesi
İsimlere gelerek onların yüklem olmasını sağlayan, basit zamanlı fiilleri ise birleşik zamanlı yapan i- fiili genellikle düşer:
Gelmiş – i – di → gelmişti, sevimli – idi → sevimliydi(i/y)
Bağlaç olan ile ise ünsüzle biten kelimelere başındaki i’yi düşürerek; ünlüyle bitenlereyse i’sini y’ye dönüştürerek birleşir ve ek haline gelir. (ÖSS sorusu!)
Ünlü Türemesi:
→-cık / -cik eki alan bazı bazı kelimelerde araya bir ünlünün girdiği görülür:
Bir-cik→biricik, az-cık→azıcık, genç-cik → gencecik, dar-cık→daracık…
→pekiştirilmiş bazı kelimelerde de ünlü türemesi olabilir:
Yalnız → yapayalnız, çevre → çepeçevre, gündüz → güpegündüz, düz → düpedüz, !!sıklam → sırılsıklam, çıplak →çırılçıplak!!
Ünlü Daralması:
Sonunda düz-geniş ünlü ( A-E ) bulunan kelimelere –yor eki gelince bu ünlüler darlaşarak “ı,i,u,ü” olur:
Bekle-yor→bekliyor, tara-yor→ tarıyor, olma-yor→olmuyor, görme-yor→ görmüyor
→De- , ye- kelimeleri de –y’yle başlayan bir ek aldığı zaman keklerindeki ünlü daralır:
De-y-en→diyen, ye-y-ecek→ yiyecek,
!! deyince!!
!ne-ye→niye
→Bu iki yerin dışında ünlü daralması olmaz,Olmadığı halde olmuş gibi ünlü daraltmak imla hatası olur:
Bekliyen, anlıyacak, demiyen,ağlıyan…
N / M Çatışması (Gerileyici Ünsüz Benzeşmesi ):
Türkçede “b” den önce gelen “n” ler “m” olur:
Penbe→pembe, canbaz→cambaz, saklanbaç →saklambaç, anbar→ambar, tenbel→ tembel, çarşanba→Çarşamba,

Özel isimlerde ve birleşik kelimelerde olmaz:İstanbul, Safranbolu, binbaşı,onbaşı…
E/A(KÖK)Değişimi(Ünlü Kalınlaşması):
“Ben” ve “sen” zamirleri yönelme hali eki –e aldığı zaman  köklerindeki ince e ünlüleri kalınlaşarak  a  olur:
Ben-e→bana, sen-e→sana…
Kaynaştırma:
Ünlüyle biten kelimeler ünlüyle başlayan bir ek aldığı zaman araya y,ş,s,n ünsüzlerinden biri girer.
Araba-ı→arabayı, Amasya-a→ Amasya’ya, kapıcı-ın→ kapıcının, araba-ı→arabası…
→Bazı durumlarda ise iki ünlü yan yana gelmediği halde araya n ünsüzü girebilir.Buna “koruyucu ünsüz” denir: o- da → onda, bu- dan → bundan,     şu-u→şunu…
İsim tamlamasında kaynaştırma harfi n ve s dir.Ancak su ve ne kelimeleri hariç.Bunlarda kaynaştırma harfi y dir: Suyun suyu, neyin nesi…(ÖSS sorusu)
Ulama:Sessizle biten kelimelerden sonra sesliyle başlayan bir kelime gelince ilk kelimenin sonundaki sessiz sonraki kelimenin başına eklenerek okunur:
Dün akşam, …yüzen al sancak…
→Ancak arada herhangi bir noktalama işareti olmamalı!
Hazırlayan: Yusuf Kenan DURMUŞOĞLU